İsrail’in 7 Ekim 2023’te hastaneler, eğitim kurumları, ibadet yerleri fark etmeksizin Filistin’de zalim şekilde gerçekleştirdiği şiddet olayları ve Filistinlilere yönelik başlattığı insanlığa karşı suç teşkil eden saldırıları devam etmektedir. Gazze’de yapılan ağır saldırılar ve orantısız güç kullanımı bölgede ciddi bir insani krize yol açmış; uluslararası insancıl hukuk gereği çatışmaların yıkıcı etkilerinden korunması gereken sivil nüfus bu saldırıların merkezinde kalmıştır. Başta kadın, yaşlı ve çocuklar olmak üzere binlerce kişi hayatını kaybetmiş, on binlerce kişi yaralanmış ve bir milyondan fazla kişi ise yerinden edilmiştir.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu tarafından 30 Aralık 2022’de kabul edilen A/RES/77/247 sayılı kararla Uluslararası Adalet Divanı’ndan “İsrail’in Doğu Kudüs de dâhil olmak üzere İşgal Altındaki Filistin Topraklarındaki Politika ve Uygulamalarından Kaynaklanan Hukuki Sonuçlara” ilişkin danışma görüşü talep edilmesine karar verilmiştir. Bu kapsamda “İsrail’in Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını sürekli ilhak etmesinin 1967’den bu yana işgal altında tuttuğu Filistin topraklarını, kutsal Kudüs şehrinin demografik yapısını, karakterini ve statüsünü değiştirmeye yönelik tedbirler de dâhil olmak üzere, uzun süreli işgalinin, sömürgeleştirmesinin ve ilhak etmesinin ve İsrail’in ilgili ayrımcı yasaları ve tedbirleri kabul etmesinin hukuki sonuçlarının neler olduğu” ve “İsrail’in ilgili politika ve uygulamalarının işgalin hukuki statüsü üzerindeki etkisi, tüm devletler ve BM açısından hukuki sonuçlarının neler olduğu” konularına yönelik olarak Uluslararası Adalet Divanı’ndan istişari görüş talep edilmiştir.
BM’nin yargı organı olan Uluslararası Adalet Divanı 19 Temmuz 2024 tarihinde İsrail’in Filistin’i işgali, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki ilhak uygulamaları, Doğu Kudüs’ün statüsünü değiştirme çabaları, ayrımcı uygulamalarının hukuka aykırılığı ve bunların doğuracağı sonuçlar hakkındaki istişari görüşünü açıklamıştır. Uluslararası Adalet Divanı; İsrail’in Filistin topraklarındaki varlığının hukuka aykırı olduğunu, bu yasa dışı eyleme bir an önce son vermesi gerektiğini, Filistin topraklarında tüm gerçek ve tüzel kişilere verilen zararın tazmin edilmesi gerektiğini açıklamıştır. Bunun yanı sıra, tüm devletler İsrail’in Filistin topraklarındaki yasa dışı varlığından kaynaklanan durumu yasal olarak tanımama, bu durumun sürdürülmesine yardım ve destek vermeme yükümlülüğü altındadır. BM de dâhil olmak üzere uluslararası kuruluşların da benzer biçimde İsrail’in Filistin topraklarındaki yasa dışı varlığından kaynaklanan durumu yasal olarak tanımama yükümlülüğü bulunmaktadır. Görüşte; uluslararası barış ve güvenliğe tehdit oluşturmaya devam eden bu çatışmaya bir an önce son verilmesinin ve böylece bölgede adil ve kalıcı bir barışın tesis edilmesi için BM’nin çabalarını iki katına çıkarmasının acil bir ihtiyaç olduğu vurgulanmıştır. Divan, İsrail’in haksız olduğuna ilişkin görüş gerekçesinde İsrail’in politika ve uygulamalarının uluslararası hukuku ihlal ettiği, bu politika ve uygulamaların sürdürülmesinin haksız fiil teşkil ettiğini belirtmiştir.
Divanın bu kararı İsrail’in işgalci politikalarının tüm dünyaya duyurulması ve devletlere ve uluslararası toplumun aktörlerine sorumluluk yüklemesi açısından önem arz etmektedir. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu olarak Filistin'de insan hakları ve özgürlüklerini güvence altına alarak kalıcı barışı sağlamayı olanaklı hale getirecek bu kararı olumlu karşılıyoruz. İsrail tarafından Gazze’deki sivil halka yönelik sistematik ve yaygın bir şekilde gerçekleştirilen ve Roma Statüsü kapsamında savaş suçu teşkil eden saldırıları bir kez daha telin ediyor, uluslararası toplumun tüm aktörlerini Filistin topraklarında devam eden hak ihlalleri karşısında daha etkili bir rol üstlenmeye davet ediyoruz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.