Demokratik toplumlarda seçimler, medeni ve siyasi haklar çerçevesinde bireyin siyasal iradesini yansıtmasını olanaklı kılan en temel araçlardan birisidir. Her vatandaş ayrım gözetilmeksizin ve makul olmayan kısıtlamalar olmaksızın kamusal hizmetlerin yürütülmesinde yer alma, seçme ve seçilme hakkına sahiptir. Anayasamızın 67’nci maddesine göre; “Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara uygun olarak seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma ve halkoylamasına katılma hakkına sahiptir. (…). On sekiz yaşını dolduran her Türk vatandaşı seçme ve halk oylamasına katılma haklarına sahiptir. (…)”
Seçim öncesi hazırlık döneminden başlayıp seçim sonrası belirli bir süreyi de kapsayacak biçimde herkesin haklarını güvenli ve erişilebilir şekilde kullanmasını olanaklı kılacak zeminin oluşturulması gerekmektedir. Başta ifade özgürlüğü ile ayrımcılık yasağı olmak üzere temel hak ve özgürlüklere saygı gösterilmesi, seçim süreçlerine etkin katılımın sağlanması açısından önem arz etmektedir. Ayrımcılık yasağı ve eşitlik ilkesinin hâkim olmadığı bir seçim ortamında özgür ve adil seçim ilkesi zarar görmektedir.
Demokratik toplumların temel bir bileşeni olan ifade özgürlüğü, herhangi bir siyasi veya kamusal konuyu tartışabilmenin gerekli olduğu demokratik seçim süreçlerinde, seçmenlerin, siyasi partilerin ve/ya adayların politika ve programlarını eleştirel olarak değerlendirebilmeleri ve bilinçli biçimde karar verebilmeleri açısından önem arz etmektedir. Fakat ifade özgürlüğü sınırsız bir hak değildir. İfade özgürlüğünün sınırlarından birinin nefret söylemi olduğu kabul edilmektedir.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından yayınlanan “Nefret içeren ifadeler” konulu 97(20) sayılı Tavsiye Kararına göre nefret söylemi; “(…) ırkçı nefreti, yabancı düşmanlığını, Yahudi düşmanlığını veya azınlıklara, göçmenlere ve göçmen kökenli insanlara yönelik saldırgan ulusalcılık ve etnik merkezcilik, ayrımcılık ve düşmanlık şeklinde ifadesini bulan, dinsel hoşgörüsüzlük dâhil olmak üzere hoşgörüsüzlüğe dayalı başka nefret biçimlerini yayan, kışkırtan, teşvik eden veya meşrulaştıran her türlü ifade biçimini” kapsamaktadır.
Irkçılığa ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu (ECRI), Nefret Söylemi ile Mücadele Hakkında 15 No.lu Genel Politika Tavsiye Kararı kapsamında; sınırsız kişisel özelliklere veya ırk, renk, dil, din veya inanç, milliyet, ulusal veya etnik köken ile soy, yaş, engellilik, cinsiyet gibi statülere dayalı olarak bir kişi ya da grubun kötülenmesini, yerilmesini veya bunlara yönelik nefretin savunulması, teşvik edilmesi ve kışkırtılmasını; bu kişi veya gruplara yönelik her türlü taciz, hakaret, negatif kalıp yargı, damgalama veya tehdit ile tüm bu ifade biçimlerinin haklılaştırılması şeklindeki bir ya da daha fazla ifade biçiminin kullanılmasını nefret söylemi olarak kabul etmektedir.
Kişilerin dil, din, ırk, renk, etnik köken vb. nedenlerle ayrıştırılmaları Türkiye’nin de tarafı olduğu “Birleşmiş Milletler Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme”; “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi” ve “Irk veya Etnik Kökene Bakılmaksızın Kişilere Eşit Muamele İlkesinin Uygulanmasına İlişkin 2000/43/AT sayılı Avrupa Konsey Direktifi” başta olmak üzere uluslararası insan hakları müktesebatı ile evrensel insan hakları ilkelerine aykırılık teşkil etmektedir.
Temel misyonu insan onurunu temel alarak kişilerin eşit muamele görme hakkının güvence altına alınması, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden yararlanmada ayrımcılığın önlenmesi olan Kurumumuz, göçmen ve sığınmacılara yönelik nefret söylemi oluşturan ifadelerin çeşitli mecralarda kullanılmasını endişeyle takip etmektedir. Bu kapsamda Kurumumuz farklı kişi ve gruplara yönelik hakaret içeren, ayrımcı ve nefret içerikli ifadeleri kınamaktadır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.