Birleşmiş Milletler’in tanımıyla “zorla kaybedilme; kişilerin, devlete çalışan veya devletin yetkilendirmesi, desteği ve bilgisiyle hareket eden kişi veya gruplar tarafından tutuklanması, gözaltına alınması, kaçırılması veya herhangi bir biçimde özgürlüklerinden yoksun bırakılması; daha sonra bu kişi veya grupların özgürlükten yoksun bırakmayı inkâr etmesi veya kaybolan kişinin nerede ve ne durumda olduğunu gizlemesi ve sonuçta kayıp kişinin hukukun koruması dışında kalmasıdır.” Zorla kaybedilmenin nihai sonucu ölüm olmasa ve mağdur zorla kaybedilmeden kurtulmayı başarsa bile, bu tür bir tecrübeye maruz kalan kişi üzerindeki fiziksel ve psikolojik izlerin hayatı boyunca sürmesi muhtemeldir. Ayrıca, akıbetleri belirsizliğini koruyan kayıplar ve cezasızlık kültürüyle korunan failler, mağdur ailelerin yaralarının sarılmasına engel oluşturmaktadır.
Bir insan hakkı ihlali olmasının ötesinde küresel bir suç haline gelen zorla kaybedilmelere dikkat çekmek üzere Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, 21 Aralık 2010 tarihinde 65/209 sayılı kararıyla 30 Ağustos’u “Uluslararası Zorla Kaybedilme Mağdurları Günü” olarak ilan etmiştir. Bu önemli günde, doğrudan yaşam hakkı ihlaline yol açan zorla kaybedilmeden dolayı mağdur olanlar anılmakta ve mağdur ailelerin kaybolan yakınlarının akıbetini öğrenme çağrısına dikkat çekilmektedir.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, zorla kaybedilme vakalarına karşı kişileri korumak ve bu alanda bir uluslararası düzenleme yapmak için ilk olarak “Zorla Kayıp Edilmeye Karşı Herkesin Korunmasına Dair Bildiri”yi, 18 Aralık 1992 tarihli toplantısında 47/133 sayılı kararı ile kabul ve ilan etmiştir. Bildiri’ye göre: “Özgürlüğünden yoksun bırakılan herkes, resmen kabul edilen bir tutulma yerinde bulundurulmalı ve bu yerlerde özgürlüğünden yoksun bırakılan bütün kişilere ilişkin güncelleştirilen bir resmi kayıt tutulmalıdır (m. 10/1 ve 10/3). Bu kişilerin tutulmasına, nakledilmesine ve tutulma yerine ilişkin bilgiler, ilgili kişiler aksini istemedikçe, aile üyelerine, danışmanlarına ya da bu bilgiyle, meşru olarak ilgilenen diğer bütün kişilere derhal iletilmeli (m. 10/2) ve bu konuda yasal bir nedeni olmadan bilgi vermeyi reddeden görevliler için ceza öngören kurallar getirilmelidir (m. 12).”
Zorla kaybedilmelere karşı insanların korunmasını amaçlayan Zorla Kayıp Edilmeye Karşı Herkesin Korunmasına Dair Bildiri’nin ilanından 24 yıl sonra “Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme”, 20 Aralık 2006 tarihinde BM Genel Kurulu tarafından kabul edilmiştir. 23 Aralık 2010 tarihinde yürürlüğe giren Sözleşme, fiili savaş durumu, savaş tehdidi, ülke içinde siyasal istikrarsızlık veya başka herhangi bir kamusal acil durum dâhil olmak üzere, bütün zorla kaybedilmelerin önlenmesi ve bu suçun dokunulmazlık adı altında görmezden gelinmesine karşı mücadele edilmesini amaçlamaktadır. Bu uluslararası sözleşme, zorla kaybedilmeye ilişkin en etkili sözleşme olma özelliğini, getirdiği hususi koruma ve izleme mekanizmasından almaktadır. BM üyesi birçok ülke tarafından imzalanan Sözleşme’ye Türkiye henüz taraf değildir.
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu olarak bu önemli günde insan haklarını temelden sarsan zorla kaybedilme suçu faillerinin ortaya çıkarılmasını önemsiyor ve mağdur ailelerinin acılarını paylaşıyoruz.