Ulusal İnsan Hakları Kurumları Küresel Birliği Özel Danışmanı Alan Miller bir günlük eğitim programı için Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu personeliyle bir araya geldi. Toplantının açılışında söz alan TİHEK Başkanı Süleyman Arslan, Miller’ın sunacağı faydalı bilgilerin bundan sonraki çalışmalarına zemin oluşturacağını belirterek konuğuna teşekkür etti.
Tüm kurum personeliyle tek tek tanışan Alan Miller, konuşmasına “İnsan haklarına büyük düşünerek başlamak gerek, eğer büyük düşünmezseniz ilerleme kaydetmeniz mümkün olmaz. Bu nedenle yaptığınızın değerli ve önemli olduğuna inanmanız gerekiyor. ” sözleriyle başladı.
Prof. Alan Miller BM Paris Prensiplerinin Ulusal İnsan Hakları Kurumlarının DNA’sı olduğunu belirterek, buna uygun hareket etmenin her insan hakları kurumunun temelini teşkil ettiğini söyledi. Ülkeler içinde insan hakları alanında kronikleşen sorunlara da değinen Miller şikayetler aldıkça, aynı tür şikayetlerin geldiğini ve bunlara yönelik aynı türden tavsiyelerde bulunulmaya başlandığının fark edileceğini söyledi ve bunun sistemle ilgili bir problemin işareti olduğunun altını çizdi. Bunun diğer kamu kurumlarının da insan hakları temelli düşünme zorunluluğunu ispatı olduğunu belirten Miller, “Diğer kurumların mevzuatları da insan haklarına uygun olmak zorunda. Kültür bu şekilde değişmeye başlar. İşte böylece insan hakları gerçek anlamda hayata geçirilmiş olur. Yani insan hakları temelli yaklaşım tüm kurumlar tarafından benimsenebilir” dedi.
Sivil Toplum Kuruluşları, insan hakları kurumları ve devlet ilişkisine de değinen Miller, bu kurumların hem STK’lara hem devlete aynı mesafede olması gerektiğini söyledi. Miller aynı zamanda insan hakları kurumlarının devlete yol gösterici olması ve sorunların tespitinin yanı sıra çözüm önerileri sunması gerektiğini söyledi.
Miller ünlü ayrımcılık karşıtı aktivist ve Güney Afrika Cumhuriyeti’nin ilk siyahî devlet başkanı Nelson Mandela’nın “Yaşadığınız ülkeyi anlamak istiyorsanız ceza infaz kurumlarına gidin” sözlerini de hatırlatarak cezaevi koşulları ve oradaki muamelenin aslında ülkenin genel bir panoramasını çizdiğini, cezaevinde kalanların neden orada olduklarına dair bir fikir sunduğunu söyledi.
Kişisel görüş olarak insan hakları bağlamında beş ülkenin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ndeki veto hakkının artık yapı itibariyle BM’nin işlevsizliğinin bir göstergesi olduğunu belirten Prof. Miller, örnek olarak Suriye’de yaşanan iç savaş ve göç dramını gösterdi. Miller bir ülkede, savaş suçu, soykırım gibi insan hakları ihlallerine dair iddialar varsa bu konunun Güvenlik Konseyi’nin değil BM sistemi içinde hukuki temelleri atılmış başka bir müessese tarafından çözülmesi gerektiğini söyledi.
Miller Güvenlik Konseyinin Suriye konusunda adım atamamasının göç ve buna bağlı olarak Avrupa’da göçmenlere karşı insan hakları ihlallerini de beraberinde getirdiğini söyleyerek, “Bu dünyadan ayrılmadan önce yapılmasını istediğim tek bir şey varsa o da Güvenlik Konseyi’nin reformudur” diye konuştu.