İnsan onuruna yaraşır bir yaşam idesinin gerçekleştirilmesi misyonuna sahip olan insan hakları, özellikle iki dünya savaşına şahitlik eden yirminci yüzyılda yaşanan yoğun ve kitlesel ihlallerin akabinde daha güçlü referanslarla vurgulanmaya başlamıştır. Bu kapsamda insan haklarına yönelik yoğun bir kurumsallaşma ve normlaşma sürecine girilmiştir. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde asgari standartları ortaya konulan bu sürecin akabinde öncesiyle mukayese edilemeyecek düzeyde ilerlemeler kaydedilmiştir. Ayrıca savaş ve çatışmaların yaşandığı dönemde ortaya çıkan yoğun ve sistematik ihlallerin tekerrür etmemesi adına yoğun çabalar gösterilmiştir.
Bireylerin insan onuruna yaraşır biçimde yaşamasını temin etme amacı doğrultusunda insan hakları, her durum ve şartta tüm kişi, kurum ve kuruluşlar tarafından korunması ve saygı gösterilmesi gereken bir yükümlülükler seti ortaya koymaktadır. Küresel barış ortamını tehdit eden bir savaşın ya da saldırının insan hakları açısından kabulü ya da izahı mümkün değildir. Kullanılan yoğun şiddet araçları nedeniyle savaş ve çatışmalar, insan haklarının yoğun biçimde ihlal edildiği durumlara sebebiyet vermektedir. Başta yaşam hakkı olmak üzere her kuşak hakların en vahim ve kitlesel ihlalleri şüphesiz bu dönemlerde vuku bulmaktadır.
Savaşın ve ihlalin gerekçesi olduğu iddia olunan tüm anlaşmazlıkların barış yoluyla çözümü, modern dünyanın en temel gereklilikleri ve görevleri arasında yer almaktadır. Sahip olunan ekonomik ve askeri imkânlardan bağımsız olarak uluslararası hukuk nezdinde her ülkenin eşit egemenliği ilkesi, insanlığın hak temelli mücadelesinin önemli kazanımlarından birisini oluşturmaktadır. Bu ilkeyi aşındırmaya ya da ilga etmeye yönelik herhangi bir girişimin uluslararası hukuk ve insan hakları hukuku açısından kabulü mümkün değildir.
24.02.2022 tarihinde Rusya Federasyonu tarafından sınır komşusu Ukrayna Cumhuriyeti’ne yönelik başlatılan askeri operasyon; devletlerin eşit egemenliği, toprak bütünlüğüne saygı ve insan haklarının korunması yükümlüğü ilkeleri ile bağdaşık değildir. Bu operasyonun başladığı andan itibaren yoğun ve kitlesel insan hakları ihlallerine sebebiyet verdiği görülmektedir.
Özellikle sivillerin korunması adına insancıl hukuktan doğan sorumlulukları da hatırlatmak suretiyle, tüm sorunların barışçıl yöntemlerle çözümünü temenni ediyor; bu operasyon nedeniyle ortaya çıkan insan hakları ihlallerini kaygıyla izliyoruz.
Prof. Dr. Muharrem KILIÇ
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Başkanı