Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, insan onurunu temel alarak insan haklarının korunması ve geliştirilmesi, kişilerin eşit muamele görme hakkının güvence altına alınması, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden yararlanmada ayrımcılığın önlenmesi ile bu ilkeler doğrultusunda faaliyet göstermek, işkence ve kötü muameleyle etkin mücadele etmek ve bu konuda ulusal önleme mekanizması görevini yerine getirmek üzere kurulmuştur. Bu doğrultuda Kurumumuza ayrımcılık yasağı ihlali iddiasıyla çok sayıda başvuru yapılmaktadır. Konut kiralama sürecinde maruz kalınan ayrımcılık iddialarına ilişkin başvuruların sayısı söz konusu başvurular arasında önemli bir yer tutmaktadır.
Konut kiralama sürecinde en sık karşılaşılan ayrımcılık temeli medeni hal olsa da karşılaşılan farklı muamelelerin birçok nedeninin olduğu görülmektedir. Nitekim son günlerde emlak sitelerinde “Yalnızca yabancıya kiralık” başlıklı veya yabancı dildeki ilanların sayısında artış yaşandığı gözlenmekte olup, bu konudaki problemler, Kurumumuzca düzenlenen il insan hakları istişare toplantılarında da sıklıkla dile getirilmektedir. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu olarak, yabancılık unsurunun ön plana çıkarıldığı söz konusu ilanlara ve uygulamalara yönelik gerekli önlemler alınmadığı takdirde vatandaşlarımızın konuta erişiminde ayrımcılığın yaygınlaşma riskinin bulunduğunu belirtmek isteriz.
Konut talebinde yaşanan artış ve yabancıların döviz ile ödeme yapma imkânı konut fiyatlarında ve kira ücretlerinde artışa sebep olmuştur. Bu şartlar altında, ev sahiplerinin ve emlakçıların konutlarını yalnızca yabancılara döviz ile yüksek fiyatlardan kiralaması veya satması, buna karşın vatandaşlarımızın konut ihtiyaçlarına makul gerekçeler olmaksızın cevap vermemeleri yaygın bir pratik haline dönüşmektedir.
Diğer taraftan, vatandaşlarımızın dövize endeksli yüksek kira bedellerini ödeyecek ekonomik duruma sahip olması durumunda dahi yabancılar lehine yapılan konut arzı, ev sahipleri ve emlakçılar nezdinde vatandaşlarımızın ödemede güçlük çekeceğine ve bu kişilerin yabancı uyruklu kişilerle kıyaslandığında servetlerinin ve ekonomik durumlarının yetersiz olduğuna dair varsayıma dayalı inancı göstermektedir. Servet kavramı; sahibinin belli bir zamana değin biriken varlıklarının o anki toplam değeri veya sahibine gelir sağlayan taşınır ve taşınmaz değer olarak ifade edilmektedir. Kişinin maddi olanakları ve varlıklarını yapısında barındıran bir kavram olan serveti sebebiyle meşru ve makul bir temele dayanmayan farklı bir muameleye maruz kalması, ayrımcılık yasağının ihlaline sebebiyet verebilmektedir (TİHEK, Servet Temelinde Ayrımcılık, Ayrımcılık Temelleri Serisi No: 7, s. 3).
6701 sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu’nun “Ayrımcılık türleri” başlıklı 4’üncü maddesinin birinci fıkrasında “varsayılan temele dayalı ayrımcılık” bir ayrımcılık türü olarak sayılmıştır. Mezkûr Kanun’un 2’nci maddesinin birinci fıkrasına göre ise varsayılan temele dayalı ayrımcılık: “Bir gerçek veya tüzel kişinin, bu Kanunda sayılan ayrımcılık temellerinden birisiyle gerçekte ilgisi olmamasına rağmen, bu temellerden birisini taşıdığı sanılarak hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden yararlanma bakımından ayrımcı muameleye maruz kalmasını” ifade etmektedir.
6701 sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu’nun 3’üncü maddesi: “Bu Kanun kapsamında cinsiyet, ırk, renk, dil, din, inanç, mezhep, felsefi ve siyasi görüş, etnik köken, servet, doğum, medeni hâl, sağlık durumu, engellilik ve yaş temellerine dayalı ayrımcılık yasaktır.” hükmünü haizdir. Mezkûr Kanun’un 5’inci maddesinin üçüncü fıkrasında ise: “Kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, gerçek kişiler, özel hukuk tüzel kişileri ve bunlar tarafından yetkilendirilenler, taşınır ve taşınmazları kamuya açık bir şekilde sunarken bu malları edinmek veya kiralamak isteyenler ile bunlar hakkında bilgi almak isteyenler aleyhine, bunların kiralanması, kira akdinin şartlarının belirlenmesi, kira akdinin yenilenmesi veya sona erdirilmesi, satışı ve devri süreçlerinin hiçbirinde ayrımcılık yapamaz.” hükmü yer almaktadır.
Bu kapsamda, 6701 sayılı Kanun uyarınca, taşınır ve taşınmaz malların satış ve kiralama süreçlerinde konut ve barınma hakkının en temel insan haklarından biri olduğu ve bu süreçlerde vatandaşlarımıza karşı herhangi bir ayrımcı muamelede bulunulmaması gerektiği hususları ilgililerce göz önünde bulundurulmalıdır. Kurumumuz tüm bu hususların takipçisi olacaktır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.