e-Başvuru
Erişilebilirlik Menüsü
Filistin'de Camiye ve Kur-an'ı Kerim'e Yönelik Yapılan Saldırıya İlişkin Basın Açıklaması
Filistin'de Camiye ve Kur-an'ı Kerim'e Yönelik Yapılan Saldırıya İlişkin Basın Açıklaması
23.06.2023
A- A+

Bir grup Yahudi yerleşimci tarafından, Filistin’in Urif kentindeki bir camiye ve Kur’an-ı Kerim’e saldırı gerçekleştirildiği haberi yazılı ve görsel medyada yer almıştır. Bireylerin düşüncelerini serbestçe açıklayabilmesi, savunabilmesi ve düşüncelerinden dolayı kınanmaması anlamına gelen ifade özgürlüğü, demokratik bir hukuk devleti olmanın temellerindendir. Ancak ifade özgürlüğü sınırsız bir korumaya sahip değildir. İfade özgürlüğü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10’uncu maddesinin ikinci fıkrası kapsamında bazı koşullar, sınırlamalar ve yaptırımlara tabi tutulabilmektedir. Bu bağlamda, Filistin’de bir grup Yahudi yerleşimcinin Kur’an-ı Kerim’e yönelik gerçekleştirmiş olduğu saldırının ve İslamofobik eylemlerin ifade özgürlüğü içerisinde değerlendirilemeyeceği aşikârdır.
Nefret suçları bağlamında İslam karşıtlığı uzun süredir varlığını sürdürmekte ve sıklıkla gündeme gelmektedir. Bu durum, Birleşmiş Milletler Din ve İnanç Özgürlüğü Özel Raportörü tarafından yayımlanan 13 Nisan 2021 tarihli Raporda da Müslümanlara yönelik şüphe, ayrımcılık ve açık nefretin “salgın boyutlarına” ulaştığı ifade edilerek çarpıcı bir biçimde dile getirilmiştir. Avrupa Konseyi Irkçılığa ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu’nun “Müslümanlara Karşı Hoşgörüsüzlük ve Ayrımcılıkla Mücadele” konulu 5 No.lu Genel Politika Tavsiye Kararı’nda hükümetlerin, din özgürlüğünü destekleme ve istisnasız bütün inanç sahiplerinin, yaşadıkları toplumlarda hoşgörüsüzlük ve ayrımcılık korkusu taşımadan yaşayabilmesi ve gelişebilmesini güvence altına alma görevlerinin bulunduğunu belirtmektedir.
Ülkemizin uluslararası arenada İslam karşıtlığı ve hoşgörüsüzlükle mücadeledeki öncü rolü ve yürüttüğü çalışmalar sayesinde 15 Mart, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından “İslamofobiyle Mücadele Uluslararası Günü” olarak kabul edilmiştir. Bu karar ile insan haklarına saygı temelinde barış ve hoşgörü ikliminin geliştirilmesi için küresel bir çağrıda bulunulmuştur. Tüm bu çabalara ve gelişmelere rağmen İslamofobiyle mücadelenin halen istenilen seviyede olmadığı son olaylarla beraber tekrar gün yüzüne çıkmıştır. Müslümanlara ve İslam Dinine yönelik gerçekleştirilen bu saldırıların son bulması, uluslararası toplumun tüm aktörleri tarafından benimsenecek bir karşı duruş ile engellenebilir. 
Temel misyonu insan haklarının korunması ve geliştirilmesi, ayrımcılığın önlenmesi ve bu konuda farkındalığın artırılması olan Kurumumuz, din ve vicdan özgürlüğünü ihlal eden ve dini ayrımcılık teşkil eden bu saldırıları şiddetle kınamaktadır. 
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

Paylaş :