Silahlı çatışma bölgelerinden daha güvenli bölgelere geçiş, ekonomik, politik ve yaşamsal riskler nedeniyle dünyanın pek çok yerinde insanlar başka bir ülkeye sığınarak yaşam alanlarını değiştirmek zorunda kalmaktadır. Bu kapsamda mülteci ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri yüzünden, zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan, ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen; yahut tabiiyeti yoksa ve bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen bireyler olarak tanımlanmaktadır.
Birleşmiş Milletler verilerine göre dünya üzerinde 25.9 milyonu mülteci konumunda olmak üzere en az 70.8 milyon insan yerinden edilmeye zorlanmıştır. Mültecilerin yaklaşık yarısını ise kırılgan gruplar kapsamındaki 18 yaş altı çocuklar oluşturmaktadır. Ayrıca, milliyeti reddedilen ve eğitim, sağlık, istihdam, hareket serbestliği ve özgürlüğü gibi temel haklara erişimi olmayan milyonlarca vatansız insan bulunmaktadır. Dünya nüfusunun yüzde 1’inin çatışma veya zulüm sonucu evlerini terk etmek zorunda bırakıldığı, uluslararası kuruluşların bu krizi önlemede yetersiz, pek çok devletin de kayıtsız kaldığı bir dönemde mülteci sorunu derinleşerek önemini arttırmaktadır.
Türkiye coğrafi konumu ve stratejik önemi nedeniyle ülkesini terk etmek zorunda kalanların güvenli liman olarak sığındığı bir ülke konumundadır. Son 10 yılda Suriye’de yaşanan iç savaş ve Afganistan’da gerçekleşen olaylar neticesinde pek çok kişinin ülkemize sığınmasıyla, güncel veriler göz önünde bulundurulduğunda dünya üzerinde en fazla yurdundan edilen insana ev sahipliği yapan ülke Türkiye’dir. Tarihin her döneminde de ülkemiz, zor durumda kalanlara kucak açarak misafirperverliğin en güzel örneklerini dünya kamuoyuna göstermiştir.
2020 yılı verilerine göre 3.585.198’i Suriyeli, 35.042’si Afgan, 15. 532’si Iraklı, 5.843’i diğer olmak üzere toplam 3.641.615 kişi ülkemizde mülteci, uluslararası koruma ve geçici koruma statüsünde bulunmaktadır.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine göre “Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır.” Beyannamenin 14. Maddesine göre de “Herkesin zulüm altında başka ülkelere sığınma ve sığınma olanaklarından yararlanma hakkı vardır.” Mültecilerin hukuki statüleri ve haklarını net bir şekilde açıklayan Birleşmiş Milletler Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşme kapsamında, mültecilerin sahip olduğu insan haklarının yerine getirilmesine ilişkin devletlerin yükümlülüğü düzenlenmektedir.
Mültecilerin sahip olduğu haklarına dikkat çekmek, ülkelere bu kapsamdaki yükümlülüklerini hatırlatmak, sorunlarının çözümü noktasında katkı sağlamak, çeşitli etkinliklerle farkındalık oluşturmak amacıyla Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 4 Aralık 2000 tarihinde, her yıl 20 Haziran gününün Mülteciler Günü olarak kutlanmasına karar verilmiştir.
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu olarak, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’nde, tüm ülkeleri ve tüm insanlığı, insanların yurdunu terk etmek zorunda bırakılmadığı, herkesin salt insan olması sonucu sahip olduğu haklarının korunduğu, sahile vuran ama aslında insanlığın suratına çarpan başka Aylan bebeklerin karada ve denizde yaşam mücadelesiyle karşı karşıya bırakılmadığı bir dünya düzeni oluşturmaya, mültecilerin haklarını korumak için gerekli önlemleri almaya ve üzerlerine düşen insani yükümlülükleri yerine getirmeye davet ediyoruz.