e-Başvuru
Erişilebilirlik Menüsü
Deprem Nedeniyle Naklini Eskişehir'deki bir Okula Aldırmak İsteyen Öğrencinin Başörtülü Olması Nedeniyle Okula Kabul Edilmediği İddiasına İlişkin Basın Açıklaması
Deprem Nedeniyle Naklini Eskişehir'deki bir Okula Aldırmak İsteyen Öğrencinin Başörtülü Olması Nedeniyle Okula Kabul Edilmediği İddiasına İlişkin Basın Açıklaması
20.03.2023
A- A+

Son günlerde yazılı ve görsel medyada; Hatay’da yaşayan bir ailenin deprem nedeniyle 9’uncu sınıf öğrencisi olan kızlarını, Eskişehir’de bulunan Eğitim Sağlık ve Bilimsel Araştırma Çalışmaları Vakfına bağlı Özel Çağdaş Okullarına kaydettirmek istediği ancak öğrencinin başörtülü olması nedeniyle okula alınmadığı şeklinde iddialar yer almıştır.

Din ve vicdan özgürlüğü, eğitim hakkı ve temel insan hakları ilkelerinden biri olarak ayrımcılık yasağı; ulusal ve uluslararası insan hakları metinlerinde güvence altına alınmıştır. Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin (ÇHS) 14’üncü maddesi uyarınca Taraf Devletlerin çocukların düşünce, vicdan ve din özgürlükleri hakkına saygı gösterme yükümlülüğü bulunmaktadır. Eğitimin temel hedefi, çocuğun özgür bir topluma tam olarak ve sorumluluk duygusuyla katılma yeteneklerini ve fırsatlarını en üst seviyeye çıkarmaktır (Çocuk Hakları Komitesi, ÇHS/GY/2001/1, para.12). Bu nedenle ÇHS’nin 2’nci maddesinde belirtilen nedenlerden herhangi birine dayalı ayrımcılık, ister açık ister üstü kapalı olsun, çocuğun insan onuruna aykırı olduğu gibi, çocuğun eğitim fırsatlarından yararlanma kapasitesini zedeleyici, hatta yok edici bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır (Çocuk Hakları Komitesi, ÇHS/GY/2001/1, para. 10).

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve BM İnsan Hakları Komitesi’nin kararlarında vurgulandığı üzere; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 9’uncu maddesinde düzenlenen din ve vicdan özgürlüğü ibadet ve dinsel ritüellerin yerine getirilmesini, dini inancın sembollerinin kullanılmasını ve o dinin bayram ve dinlenme günlerine uyulmasını da kapsamaktadır. Din veya inanca uygunluk ya da din veya inancın gereklerinin uygulanması, yalnızca törenleri değil aynı zamanda, beslenme ile ilgili belirli âdetleri, belirli kıyafetlerin giyilmesini, başörtüsü takılmasını da içerebilir (TİHEK, B. No: 2019/3404, K. No: 2020/26, para.29). Bu bağlamda başörtüsünün de din ve inanç özgürlüğü kapsamında bir dışa vurum şekli olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir. Ayrıca kişiye inancının gereği olarak başörtüsü takması nedeniyle bir hizmetin sunulmaması durumunda din ve inanç temelinin yanı sıra cinsiyet temelinde de ayrımcılık yapılmış olacaktır (TİHEK, Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın 15.07.2021 Tarihli Kararına İlişkin Değerlendirme Raporu, 2023, Ankara, s. 35).

Bir kişinin hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden karşılaştırılabilir durumdakilere kıyasla eşit biçimde yararlanmasını din, inanç veya cinsiyeti nedeniyle engelleyen veya zorlaştıran her türlü farklı muamele din, inanç veya cinsiyet temellerinde doğrudan ayrımcılık oluşturmaktadır. Bu çerçevede 6701 sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu’nun “Eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağı” başlıklı 3’üncü maddesinin ikinci fıkrasında “Bu Kanun kapsamında cinsiyet, ırk, renk, dil, din, inanç, mezhep, felsefi ve siyasi görüş, etnik köken, servet, doğum, medeni hâl, sağlık durumu, engellilik ve yaş temellerine dayalı ayrımcılık yasaktır” ifadeleriyle din, inanç ve cinsiyete dayalı ayrımcılık kesin olarak yasaklanmış olup Kanun’un 4’üncü maddesinde doğrudan ayrımcılık bir ayrımcılık türü olarak sayılmıştır. 6701 sayılı Kanun kapsamında TİHEK’in ayrımcılık yasağını ihlal eden gerçek ve tüzel kişiler hakkında resen inceleme ve idari yaptırım uygulama yetkisi bulunmaktadır.

Temel misyonu insan onurunu temel alarak kişilerin eşit muamele görme hakkının güvence altına alınması, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden yararlanmada ayrımcılığın önlenmesi olan Kurumumuz, söz konusu kurumsal misyonu çerçevesinde yazılı ve görsel medyaya yansıyan iddiayı yakından takip etmektedir.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

Paylaş :