e-Başvuru
Erişilebilirlik Menüsü
Danimarka'da Kur'an-ı Kerim Yakılması Eylemine İlişkin Basın Açıklaması
Danimarka'da Kur'an-ı Kerim Yakılması Eylemine İlişkin Basın Açıklaması
22.07.2023
A- A+

Danimarka’da Irak’ın Kopenhag Büyükelçiliği önünde Kur’an-ı Kerim yakıldığına ilişkin haber yazılı ve görsel medyada yer almıştır.

İnsan haklarının ontolojik temeli olarak kabul edilen insan onuru, kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının da temelidir. Kişinin manevi varlığı kişinin şerefi, itibarı, özel hayatı, düşünceleri, özgürlükleri gibi öğelerin yanı sıra kişilerin inançlarını ve kutsal saydığı değerleri de kapsayan geniş bir kavramdır. Bu nedenle kişilerin manevi varlıklarının ayrılmaz bir unsuru olan inançlarına ve kutsal saydıkları değerlere yönelik saldırılar başta insan onuru olmak üzere kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve din ve vicdan özgürlüğü gibi pek çok temel hak ve özgürlüğün ihlalini teşkil edebilecek niteliktedir.

Bireylerin benimsedikleri dini değerlere yönelik saldırılar yalnızca kişi hak ve özgürlüklerini hedef almamaktadır. Ayrıca olayların meydana geldiği ülkelerdeki demokratik çoğulculuk ilkesini de tehdit etmektedir. Zira çoğulculuk ile çok yakın bir ilişki içerisinde olan düşünce, vicdan ve din özgürlüğü demokratik bir toplumun temel dayanaklarından birini teşkil etmektedir (Dimitras ve Diğerleri v. Yunanistan (no. 2) İtiraz No. 34207/08 ve 6365/09 ) 3/11/2011, para. 27.). Bu açıdan demokratik bir toplumun temel taşlarından biri olan din ve vicdan özgürlüğü, dinsel boyutuyla inananların kimliği ve yaşam anlayışlarının en temel unsurlarından biridir (AİHM, Kokkinakis v. Yunanistan, Başvuru No: 14307/88, 25.05.1993, para. 31.).

Din ve vicdan özgürlüğü hukukun üstünlüğüne dayanan, etkili ve anlamlı bir demokrasinin temellerinin kurulması ve sürdürülmesi için hayati öneme sahip olması nedeniyle vazgeçilmez olup bu özgürlük ancak tanıma, çoğulculuk ve tarafsızlık anlayışı ile temellendirilen bir demokraside korunabilir (AYM Tuğba Arslan [GK], B. No: 2014/256, 25/6/2014, para. 53). Çoğulculuk herkesin kendi kimliğiyle ve kendisi olarak toplumsal ve siyasal yaşama katılmasıyla mümkündür. Farklılıkların ve farklı olanların tanınmadığı ve tehditler karşısında korunmadığı bir yerde çoğulculuktan bahsedilemez (AYM, Tuğba Arslan, para. 54.)

Bu çerçevede İslam dininin kutsal sayılan değerlerine yönelik bu ve bu türden süreklilik arz eden arkaik faşizan söylem ve eylemlerin tekrarlanma sıklığının artması Müslümanların toplumsal ve siyasal yaşama katılımlarını engelleme riski barındırmakta ve çoğulculuğun esas alındığı demokratik toplumlarda şiddeti, yabancı düşmanlığını ve ötekileştirmeyi körüklemektedir.

İslam karşıtlığının radikal ayrımcı tavırlara dönüşen bir düşmanlık seviyesine vardığını ve nefret saikli eylemlerin endişe verici boyutlara ulaştığını bir kez daha belirterek, ilgili makamların, Müslümanların güvenlik hakkını da tehdit eden faşizan saldırılar karşısında ivedilikle gerekli önlemlerin alınması noktasında harekete geçmeleri ve küresel barış ve toplumsal huzurun tesisinde gerekli çabayı göstermeleri çağrımızı yinelemekteyiz.

Temel misyonu insan onurunu temel alarak kişilerin eşit muamele görme hakkının güvence altına alınması, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden yararlanmada ayrımcılığın önlenmesi olan Kurumumuz, basına yansıyan söz konusu haberleri endişeyle takip etmektedir.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

Paylaş :