Son günlerde bir diş hekimliği öğrencisinin 2024 Dünya Diş Hekimliği Kongresi’nde görev alma talebinin başörtülü olduğu gerekçesiyle reddedildiği iddiaları basına yansımıştır.
Diş hekimliği öğrencisinin maruz kaldığı muamele din ve inanç temelinde ayrımcı muamele uygulamasını gündeme getirmektedir. Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) başta olmak üzere birçok uluslararası sözleşmede din ve vicdan hürriyeti güvence altına alınmış; kişilerin dini, inancı ve mezhebi nedeniyle ayrımcılığa uğraması yasaklanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre, din ve vicdan özgürlüğünün içsel (forum internum) ve dışsal (forum externum) iki boyutu bulunmakta olup içsel boyutu; düşünce, vicdan ve dini inanç özgürlüğüne sahip olmayı, din veya inanç değiştirme özgürlüğünü ve inanmamayı da kapsamaktadır. Dışsal boyutu ise kişinin dinini, inancını ve düşüncesini dışa vurmasını, aleni veya özel olarak bireysel ya da başkaları ile birlikte toplu olarak, kendi din ya da inancını ibadet, icra, bunun icaplarını yerine getirme ya da öğretme bakımından ortaya koyma özgürlüğünü ifade etmektedir. Bu açıdan din özgürlüğü esas olarak bireyin vicdanı ile ilgili bir husus olmakla birlikte aynı zamanda, diğer hususların yanı sıra “dinini açıklama” özgürlüğünü de içerir. Sözcükler ve hareketler ile açığa vurma, dini inançların varlığı ile bağlantılı bir olgudur (AİHM, Kokkinakis/Yunanistan, B. No: 14307/88, 25/5/1993, para. 31).
Din ve inanç özgürlüğü, BM İnsan Hakları Komitesinin (İHK) 22 No’lu Genel Yorumu’nda ise şu şekilde ifade edilmiştir: “Din veya inancı ortaya koyma özgürlüğü “bireysel ya da başkaları ile birlikte toplu olarak ve aleni veya özel olarak” kullanılabilir. Din veya inancı ortaya koyma özgürlüğü, tapınma, ibadet etme, kuralları uygulama, dinin veya inancın gereklerini öğrenme gibi geniş ölçüde birçok fiili kapsamaktadır. Tapınma kavramı inancı doğrudan açıklamaya yönelik ayinsel ve törensel eylemleri ve bu tip eylemlerin bir parçasını oluşturan ibadet yerleri inşa etme, törensel objelerin kullanılması, sembollerin teşhiri ve tatillere ve dinlenme günlerine uyulmasını da içermektedir. Din veya inanca uygunluk veya din veya inancın gereklerinin uygulanması, sadece törenleri değil aynı zamanda, beslenme ile ilgili belirli âdetleri, belirli kıyafetlerin giyilmesini veya başörtüsü takılmasını, hayatın belirli aşamalarıyla ilgili törenlere katılmayı, özellikle belirli bir grubun kullandığı belirli bir dili konuşmayı da içerebilir.” (İHK, Düşünce, Vicdan ve Din Özgürlüğüne İlişkin Genel Yorum No.22, 48. Oturum (1993), para. 4).
Gerek uluslararası gerekse ulusal düzeydeki önemli güvencelere rağmen diş hekimliği öğrencisinin maruz kaldığı muamele din ve inanç temelinde ayrımcılığın tezahürlerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.
6701 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesinde hukuken tanınan hak ve hürriyetlerden yararlanmada “cinsiyet, ırk, renk, dil, din, inanç, mezhep, felsefi ve siyasi görüş, etnik köken, servet, doğum, medeni hâl, sağlık durumu, engellilik ve yaş” temellerine dayalı ayrımcılık yasaklanmıştır. İlgili Kanun’un 9’uncu maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde “Ayrımcılık yasağı ihlallerini resen veya başvuru üzerine incelemek, araştırmak, karara bağlamak ve sonuçlarını takip etmek” Kurumun görevleri arasında sayılmıştır.
6701 sayılı Kanun kapsamında TİHEK’in ayrımcılık yasağını ihlal eden gerçek ve tüzel kişiler hakkında resen inceleme ve idari yaptırım uygulama yetkisi bulunmaktadır. Temel misyonu insan onurunu esas alarak kişilerin eşit muamele görme hakkının güvence altına alınması, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden yararlanmada ayrımcılığın önlenmesi olan Kurumumuz, söz konusu kurumsal misyonu çerçevesinde yazılı ve görsel medyaya yansıyan uygulamaları yakından takip etmektedir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.