e-Başvuru
Erişilebilirlik Menüsü
Avrupa Birliği Adalet Divanı'nın 15.07.2021 Tarih ve 128/21 Sayılı Kararına İlişkin Basın Açıklaması
Avrupa Birliği Adalet Divanı'nın 15.07.2021 Tarih ve 128/21 Sayılı Kararına İlişkin Basın Açıklaması
03.10.2022
A- A+

Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD); Almanya’da başörtülü iki müslüman kadın çalışanın işverenlerine karşı açtığı davada, iş yerlerinin müşterilerini gözeterek çalışanlarının felsefi veya dini inançlara ait görünür bir sembolün takılmasını yasaklayabileceğine karar vermiştir. ABAD’ın söz konusu kararı uluslararası sözleşmelerdeki temel hak ve özgürlüklere aykırılık teşkil etmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi’nin kararlarında vurguladığı üzere Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 9’uncu maddesinde düzenlenen din ve vicdan özgürlüğü ibadet ve dinsel ritüellerin yerine getirilmesini, dini inancın sembollerinin kullanılmasını ve o dinin bayram ve dinlenme günlerine uyulmasını da kapsamaktadır. Bağımsız ve tarafsız olması gereken ABAD, üstlendiği misyona aykırı davranarak inançları gereği başörtülü olan Müslüman kadınların istihdamdan dışlanmasını makul ve meşru kabul ederek insan haklarının ihlaline yol açmıştır.

Müslüman kadınların salt inancının gereği olarak başörtülü olmalarını istihdamlarının engellenmesinde haklı bir neden olarak gören ilgili ABAD kararının, din ve inanç özgürlüğünün yanı sıra ‘jus cogens’ niteliğinde olan “ayrımcılık yasağını” da ihlal ettiği aşikardır. “Karşılaştırılabilir durumda olanlara yönelik haklılaştırılamayan farklı muamele” olarak ifade edilebilecek olan ayrımcılık yasağı ve bunun bir görünümü olan “eşitlik” ilkesi, en temel insan hakları değerlerinden birisini oluşturmaktadır. Ayrımcılık yasağı, bireylere ya da gruplara yönelik makul ve meşru gerekçesi ortaya konulamayan her farklı durumun bu temel insan hakkının ihlaline yol açacağını ortaya koymaktadır. Söz konusu olayda, Müslüman başörtülü kadınlara yönelik uygulamanın haklı bir gerekçesinin ortaya konulması elbette düşünülemez. Bu noktada, hizmetin gereklerine yönelik haklı ve meşru bir gerekçenin tartışılması dahi kabul edilemez. Tamamen stereotipleşme ve ön yargılardan kaynaklanan bu durum, son dönemlerde Avrupa’da yükselişe geçen xenophobia ve İslam karşıtlığı dışında bir gerekçe ile açıklanamaz. Ayrıca ABAD’ın mezkur kararı, AİHM tarafından iş yerinde haç takılmasının din ve vicdan özgürlüğü kapsamında olduğuna yönelik kararı göz önüne alındığında, İslam dini inancında olan kimselere yönelik ayrımcılık olarak kabul edilebileceği gibi cinsiyet ve dini inanca dayalı ayrımcılığı yasaklayan İstihdam ve Meslekte Eşit Muameleye Dair 2000/78/EC sayılı AB Direktifinin de ihlali olarak değerlendirilecektir.

Farklı din veya inançtan olanlara yönelik bu haksız muamelelerin Avrupa Birliğinin kuruluş düşüncesinin temel gereklilikleriyle birlikte AİHS’nin 9’uncu maddesinde güvence altına alınan “Düşünce, Vicdan ve Din Özgürlüğü” ile 14’üncü maddesinde yer alan “Ayrımcılık Yasağı”nı açıkça ihlal ettiği tartışma götürmez bir gerçektir.

Tüm bu nedenlerle; hak ve özgürlük düşüncesinin temel değerlerini yadsıyan mezkur kararın Avrupa değerleriyle de bağdaşmadığını beyan ediyor, bu kaygı verici durumu dikkatle izliyoruz.

 

Prof. Dr. Muharrem KILIÇ

TİHEK Başkanı

Paylaş :