Hava, su ve toprak kirliliği, kuraklık ve biyolojik çeşitlilik kaybı gibi pek çok çevresel sorun, her geçen gün dünya ve içinde yaşayan canlılar üzerinde varlığını daha fazla hissettirmektedir. Çevre sorunları, tüm birey, toplum ve ülkeleri çok yakından ilgilendirmektedir. Bu nedenle toplumda çevrenin korunmasına yönelik farkındalığın arttırılması, kişilerin çevre sorunlarına karşı duyarlılığının geliştirilmesi ve çevreyi korumak için atabilecekleri adımlar hakkında bilgilendirilmesi, çevre kirliliğinin önlenmesi bakımından oldukça önem taşımaktadır.
İsveç’in Stockholm kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) Çevre Konferansı’ndan bu yana 5 Haziran tüm dünyada “Çevre Günü” olarak kutlanmaktadır. Dünya Çevre Günü, küresel bir mesele olan çevre sorunlarına dikkat çekmek ve politika yapıcılarını, kamu kurumlarını, sivil toplum kuruluşlarını, ilgili tüm paydaşları ve bireyleri çevre konusunda adımlar atmaya teşvik etmek için önemli bir araç olma niteliği taşımaktadır. Dünya Çevre Günü, her yıl özellikle vurgulanmak istenen çevre sorunlarına odaklanan farklı bir tema çerçevesinde kutlanmaktadır. BM Çevre Programı (UNEP) tarafından 2023 yılının teması “Plastik Kirliliğini Yenmek” olarak belirlenmiştir.
Çevresel sorunlar, insan haklarını, farklı şekillerde ve boyutlarda etkilemektedir. Söz konusu durum, Stockholm Bildirisi’nin birinci maddesinde “İnsan çevresinin iki boyutu da – yani hem doğal olan hem insan eliyle yapılmış olan – başta yaşam hakkı olmak üzere temel insan haklarından yararlanmak için mutlaka gereklidir.” şeklinde ifade edilmiştir. Zira yaşamın temel unsurları olan temiz havaya, temiz suya ve sağlıklı gıdaya erişim, insanların sağlıklı bir yaşam sürdürebilmesinin vazgeçilmez koşullarını oluşturmaktadır. Çevresel sorunlar; kişilerin yaşam, sağlık, barınma ve mülkiyet gibi birçok hakka erişimi üzerinde olumsuz sonuçların doğmasına yol açabilmektedir. Düşük gelirli toplulukların, kadınlar, engelliler, çocuklar ve yaşlılar gibi özel ihtiyaçları bulunan hassas grupların çevresel sorunlar karşısında kırılganlıklarının daha da arttığı bilinmektedir.
Çevre hakkı hem uluslararası insan hakları hukuku hem de ulusal hukukumuz tarafından güvence altına alınmış bir hak kategorisidir. 1972 tarihli Stockholm Bildirgesi’ne göre “Özgürlük, eşitlik ve kaliteli bir çevrede onurlu ve yeterli yaşam şartları sağlanmış olarak yaşamak insanların temel haklarıdır.” Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi “çevre ve sanayi sağlığının her bakımdan iyileştirilmesi ve salgın hastalıkların önlenmesi, tedavisi ve kontrolü”nün sağlanmasının taraf devletlerin yükümlülüğü altında olduğunu ifade etmektedir. Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre ise “temel sağlık hizmetleri çerçevesinde… çevre kirlenmesinin tehlike ve zararlarını göz önüne alarak, hastalık ve yetersiz beslenmeye karşı mücadele edilmesi”, “ana-babalar ve çocukların çevre sağlığı konusunda temel bilgileri elde etmeleri ve bu bilgileri kullanmalarına yardımcı olunması” Taraf Devletlerin yükümlülüğü altındadır.
Anayasamızın 56’ncı maddesine göre “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.” Anayasamızdaki bu düzenlemede çevre hakkı, hak olmasının yanında hem devlete hem de vatandaşlara yüklenen bir ödev niteliğinde tanımlanmıştır.
Temel misyonu insan onurunu temel alarak kişilerin eşit muamele görme hakkının güvence altına alınması, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden yararlanmada ayrımcılığın önlenmesi olan Kurumumuz, sürdürülebilir bir gelecek için gerekli tüm adımların atıldığı, çevre sorunlarının ve iklim değişikliğinin ortadan kaldırılmasına yönelik faaliyetlerin güçlendirildiği bir dünya temennisiyle 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nü kutlamaktadır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.