Sosyal adalet; yoksulluk, insan hakları ihlalleri, işsizlik, gelir dağılımı adaletsizliği, savaş ve iç çatışmalar, kadın-erkek eşitsizliği, göç ve ırkçılık gibi sorunların oluşturduğu eşitsizliği ortadan kaldırmayı hedefleyen temel olgudur. Sosyal adaletin amacı, herkese adil bir yaşam sunmaktır.
Ülkeler arasındaki ve ülkelerin kendi içlerindeki yoksulluk ve eşitsizlikler, dünyanın çoğu yerinde artış eğilimi göstermektedir. Covid-19 pandemisi, iklim değişikliği sonucu yaşanan çevresel felaketler, depremler ve silahlı çatışmalar halihazırdaki ekonomik ve sosyal krizleri şiddetlendirmektedir.
Sosyal adalet, toplumların ve ekonominin daha iyi işlemesini ve yoksulluğun, eşitsizliğin ve toplumsal gerilimlerin azaltılmasını sağlamaktadır. Sosyal adaletin sağlanması, daha kapsayıcı bir kalkınmanın gerçekleştirilmesi ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine ulaşma noktasında önemli bir rol oynamaktadır. Sosyal adaletin tesisi, temel hak ve özgürlüklerin korunması, geliştirilmesi ve insan haklarına erişimin sağlanmasında da bir gerekliliktir.
Evrensel ve kalıcı bir barışın ancak sosyal adalet temeline dayalı olarak kurulabileceği kabul edilmektedir. Bu doğrultuda sosyal adalet ilkesinin farkındalığını artırmak ve uygulanmasını yaygınlaştırmak amacıyla Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 26 Kasım 2007 tarihinde her yıl 20 Şubat gününün “Dünya Sosyal Adalet Günü” olarak kutlanması kabul edilmiştir. BM tarafından 2023 yılı için belirlenen tema, uluslararası dayanışmayı güçlendirmek çerçevesinde “Sosyal Adalet için Engelleri Aşmak ve Fırsatları Serbest Bırakmak” olarak ilan edilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Başlangıç kısmında belirtilen temel ilkeler arasında “Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu” ibaresi yer almaktadır. Yine Anayasa’nın değiştirilemez maddeleri arasında yer alan ve Cumhuriyetin niteliklerini belirten 2’nci maddede Devletin sosyal ve hukuk ilkelerini haiz olduğu vurgulanmaktadır. Anayasa’nın 56’ncı maddesinde de sosyal güvenlik açısından korunacak kırılgan gruplar belirtilmiştir.
6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan büyük deprem felaketi neticesinde; Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa illerimizde ağır yıkımlar meydana gelmiştir. Bu yıkımlar; bölgedeki vatandaşlarımızın çalışma hakkı, sağlık hakkı, konut ve barınma, temiz suya erişim, gıda ve güvenlik hakkı başta olmak üzere birçok temel insan hakkına erişimini zorlaştırmış ya da ortadan kaldırmıştır.
Afetler, toplumdaki sosyal eşitsizlikleri arttırma ve derinleştirme riskini de beraberinde getirmektedir. Afetlerin yıkıcı sonuçları, özellikle kadınlar, çocuklar, engelliler, yoksullar ve yaşlılar gibi kırılgan grupları orantısız biçimde etkileyebilmekte ve eşitsizliğin derinleşmesine yol açabilmektedir. Bu nedenle de, afetlere hazırlanılmasından afet bölgelerinin yeniden inşasına kadar afet yönetiminin her bir aşamasında sosyal adalet ve temel insan hakları ilkeleri gözetilmelidir.
Ülkece büyük bir felaketin yaralarını sarmaya çalıştığımız bugünlerde daha fazla gereksinim duyduğumuz sosyal adaletin tesisi noktasında Devlet ve millet olarak daha büyük gayret gösterilmesine ihtiyaç duymaktayız. Bu vesileyle ülkemizde ve dünyada sosyal adaletin güçlendirilmesini temenni ediyoruz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.