Bağımsız Bosna Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç’in dile getirdiği “Bizi toprağa gömdüler; fakat tohum olduğumuzu bilmiyorlardı” sözü insanlığın yok edilemeyeceğinin gözler önüne serilişiydi.
Srebrenitsa’da 8 binden fazla Müslüman Boşnak vatandaşın katledilişinin üzerinden 26 yıl geçti. 11 Temmuz 1995’te Yugoslavya iç savaşı sırasında Sırp saldırılarından kaçan sivil Boşnaklar, Birleşmiş Milletler tarafından ‘güvenli bölge’ ilan edilen Srebrenitsa’ya sığındı. Birleşmiş Milletler Barış Gücü askerlerinin sivilleri Sırp askerlerine teslim etmesi ile II. Dünya Savaşından beri insanlık tarihinin en acı verici olayı yaşandı. Bu süreçte barış sağlanacağı vaadi karşısında silahlarını teslim ederek tamamen savunmasız hale gelen Boşnaklar, yaşama hakkının önemini her fırsatta vurgulayan Birleşmiş Milletler’in soykırıma sessiz kalması ile bir insanlık suçunun mağduru, tanığı ve kurbanı oldular.
Birleşmiş Milletler tarafından imzalanan ve 12 Ocak 1951 tarihinde yürürlüğe giren Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşmede ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubu, kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla işlenen birtakım fiillerin soykırım suçu oluşturduğu ifade edilmiştir. Söz konusu fiiller; gruba mensup olanların öldürülmesi, grubun mensuplarına ciddi surette bedensel veya zihinsel zarar verilmesi, grubun bütünüyle veya kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak yaşam şartlarının kasten değiştirilmesi, grup içinde doğumları engellemek amacıyla tedbirler alınması ve gruba mensup çocukların zorla bir başka gruba nakledilmesi şeklinde sıralanmıştır. Srebrenitsa, katliamın gerçekleşmesinden 44 yıl önce yürürlüğe giren Sözleşmede ifade edilen soykırım suçunun unsurlarını birebir yaşamıştır. Buna ek olarak Srebrenitsa’da kısıtlı yiyecek miktarı dolayısıyla açlık, hijyen koşullarının kötüleşmesi ile salgın hastalıklar, ilaç yetersizliği, tedavi imkanının olmayışı, kadınlarda artan düşük oranı gibi pek çok zorluk bir arada yaşanmıştır.
Katliam sonucunda toplu halde gömülen Müslüman Boşnaklar için kimlik tespiti çalışmaları günümüzde de devam etmekte ve kimliği tespit edilebilenler için cenaze törenleri düzenlenmektedir. Tarihe kara bir leke gibi geçen katliamın, insanlığın kapanmayan yarası olarak hafızalardan silinmeyeceği kuşkusuzdur.
Uluslararası sözleşme metinleri ve ulusal mevzuatta ırk, renk, din, inanç, dil, mezhep vb. temellerde ayrımcılık yasağı teminat altına alınmıştır. Ancak, insanlığın ortak gayesi, söz konusu metinlerin temel hak ve özgürlükleri korumada etkili bir araç olarak kullanılmasını sağlamak olmalıdır. NATO, Avrupa Birliği, BM Güvenlik Konseyi gibi uluslararası örgütlerin ve uluslararası insan hakları kurumlarının, insanlık onurunu her şartta korumak adına işkenceyi, soykırımı ve ırk ayrımcılığını yasaklayan sözleşmelerin uygulanmasını etkin bir şekilde takip etmeleri gerekmektedir.
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu olarak, ülkemiz ve tüm dünya adına Srebrenitsa katliamının 26. yıldönümünü büyük bir üzüntüyle yâd ediyoruz. Bu vesileyle katliamda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, ailelerine ve Bosna halkına en içten dileklerimizle baş sağlığı ve sabır diliyoruz.