
İklim değişikliği, çevre kirliliği, biyolojik çeşitlilik kaybı, doğal kaynakların tükenmesi ve afet risklerinin artışı gibi çevresel sorunlar, günümüzde yalnızca ekosistemleri değil; insan sağlığını, yaşam kalitesini ve temel hakları da doğrudan etkileyen küresel bir kriz halini almıştır. Söz konusu sorunların etkileri; başta çocuklar, kadınlar, yaşlılar, engelliler ve düşük gelirli gruplar olmak üzere toplumun hassas kesimleri üzerinde daha da derin hissedilmektedir.[1] Bu nedenle çevrenin korunması, yalnızca çevresel bir yükümlülük değil; aynı zamanda insan haklarının korunmasının da temel bileşenlerinden biridir. Stockholm Bildirgesi’nde de ifade edildiği üzere, “İnsan çevresinin hem doğal hem insan eliyle inşa edilmiş boyutu, başta yaşam hakkı olmak üzere temel haklardan yararlanmak için mutlaka gereklidir.” Bu bağlamda 1972 yılından bu yana Birleşmiş Milletler (BM) Çevre Konferansı’nın gerçekleştirildiği 5 Haziran tarihi, her yıl Dünya Çevre Günü olarak kutlanmakta; çevreye ilişkin küresel farkındalığın artırılması ve bireylerden karar alıcılara kadar tüm paydaşların harekete geçirilmesi hedeflenmektedir.
Bu hedef ışığında temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevrede yaşama hakkı; yakın tarihte uluslararası düzeyde insan hakkı olarak kabul edilmiştir. 8 Ekim 2021 tarihinde BM İnsan Hakları Konseyi; temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevreye sahip olma hakkını, insan haklarının kullanılabilmesi için gerekli bir hak olarak kabul etmiş ve söz konusu hakkın yaşam, sağlık, gıda ve su gibi mevcut insan haklarıyla bağlantılı olduğunun altını çizmiştir. Bu gelişmeyi takiben, 28 Temmuz 2022 tarihinde BM Genel Kurulu, söz konusu hakkı insan hakkı olarak tanıyan kararı aleyhte oy olmaksızın 161 ülkenin lehte oyuyla kabul etmiştir. BM Genel Kurul; devletleri, uluslararası kuruluşları, özel sektörü ve diğer paydaşları herkes için temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevre sağlanması yönündeki çabalarını artırmaya davet etmiş; bu hakkın desteklenmesinin çok taraflı çevre anlaşmalarının tam olarak uygulanmasını gerektirdiğini vurgulamıştır. Öte yandan uluslararası çerçeveye paralel olarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 56’ncı maddesinde de “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.” hükmüyle çevre hakkı anayasal bir hak olarak tanımlanmış; aynı zamanda çevrenin geliştirilmesi ve korunması, çevre kirliliğinin önlenmesi Devletin ve vatandaşların ortak ödevi olarak belirlenmiştir.
Temel misyonu insan onurunu esas alarak kişilerin eşit muamele görme hakkının güvence altına alınması, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden yararlanmada ayrımcılığın önlenmesi olan Kurumumuz; sürdürülebilir bir gelecek için gerekli tüm adımların atıldığı, çevre sorunlarının ve iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerinin ortadan kaldırılmasına yönelik faaliyetlerin güçlendirildiği bir dünya temennisiyle 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nü kutlamaktadır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
[1] Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, İklim Değişikliği ve İnsan Hakları Raporu, s. 1. https://www.tihek.gov.tr/public/editor/uploads/MliXuul2.pdf, (E.T. 2/6/2025).