Geçmişte amirallik yapmış 104 emekli memurun kamuoyunun haklı tepkisini çeken açıklaması ifade hürriyeti kapsamında yapılan bir sivil fikir açıklaması değildir. İfade hürriyeti sınırlarını aşan, insan haklarını tehdit eden, darbe veya vesayet iması içeren organize ve silahlı bir tehdittir. Şiddet içeren veya darbeye çağrışım yaptıran mesajlar ifade hürriyeti olarak değerlendirilemez.
Ülkemizin dört bir tarafında ve Mavi Vatan’da birlik ve beraberlik içinde milletimizin haklarını, istiklal ve istikbalini korumak için mücadele eden kahraman ordumuzun içinde nifak oluşturmaya hizmet eden, “Bir kaşık suda fırtına koparmayı hedefleyen” bu fitne çağrısının hukuken korunacak hiçbir yanı bulunmamaktadır.
Herkesin fikir ve ifade hürriyeti vardır. Ancak, geçmişten gelen etki alanlarının genişliği ve elverişliliği ortadayken, TSK’dan aldıkları silahları halen bellerinde taşıyan bu kişilerin hem de “emekli general” ünvanı kullanarak ortak açıklama yapmalarının sivil bir yanı bulunmamaktadır. Bu şerefli ünvanlarını kullanarak görevi esnasında dahi bu şekilde ifade özgürlüğünü kullanamayacak olan kişilerin emekli olduktan sonra görevi esnasında kullanamadığı ünvanlarını ve silahlarını kullanmalarına müsaade edilemez.
Öncelikle bilinmelidir ki, toplumsal hakların korunamadığı yerde bireysel hakların korunması mümkün değildir. Milletimiz İstiklal Harbi’nde ve öncesinde başta din, vatan ve namus olmak üzere bütün haklarının korunması için topyekün bir insan hakları savaşı vermiştir. Kabulünün 100. Yılını kutladığımız İstiklal Marşı bu hususu çok açık bir şekilde ifade ettiği gibi, içerdiği değerler Anayasamızda değiştirilmesi teklif dahî edilemez hükümler arasında yer almıştır.
Hal böyleyken, yıllarca “irtica” yaftasıyla Hakk’a tapan milletimizi ve ordumuz personelini ayrımcılığa maruz bırakıp din ve vicdan hürriyetini ihlal eden ve nihayet emekli olan bu kadroların aynı hukuksuzluğun devamı için “namaz kılan bir amirali bahane ederek” muvazzaf askerlere anayasal düzene darbe, insan hakları ihlallerine devam imalı mesajlar göndermesinin, Hakk’a tapmasının bir gereği olarak ibadet eden Türk Milletini ve kahraman ordusunu tehdit etmesinin hoşgörüyle karşılanacak bir yönü bulunmamaktadır. Konunun hukuki boyutu en detaylı bir şekilde soruşturulmalı ve suçun tespiti halinde gerekli cezaları ihmal edilmeksizin verilmelidir.
Sonuçta bu gelişmeler, Türk Milletinin bağrından çıkan şanlı bir geçmişe sahip, Ana ve Mavi Vatan’ın koruyucusu ordumuz personelinin Atatürk’ün “Bu marş bizim inkılâbımızı anlatır. İnkılâbımızın ruhunu anlatır. Bunu ne unutmak ne de unutturmak lazımdır.” dediği İstiklal Marşındaki değerler doğrultusunda yetiştirilmesinin ne kadar elzem olduğunu göstermiştir. Bu konuda gerekli hassasiyetin yetkililerce gösterilmekte olduğunda şüphemiz bulunmamaktadır.
Bu vesileyle, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu olarak her türlü darbe girişimine karşı insan haklarının yanında olduğumuzu bir kez daha yineliyor, darbe heveslilerini kınarken darbe heveslilerine gerekli cevabı veren tüm kamu kurum ve kuruluşlarına, sivil toplum kuruluşlarımıza ve vatandaşlarımıza teşekkürü bir borç biliyoruz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Süleyman Arslan
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Başkanı